Monday, March 1, 2010

Uyanma ritüelleri

Her sabah aşağı yukarı aynı saatte alarmın çalması...
Yarı uyanık yatakta dönüp durmak...
ve o günün hafta sonu olmasını dilemek...

10 dakika aralıkla alarmın tekrar çalması...
Yorganına ve yastığına olan büyük aşkını dile getirmek...
Onlara akşam mutlaka geri döneceğine dair söz vermek...
ve yataktan kalkmadan son kez kedi gibi gerinmek...

Life in Mono şarkısını ne kadar çok sevsem de hayatımın monoton olmasına sanırım hiç mi hiç tahammülüm yok.
İki göğsümün arası ne kadar dar olabilir ki? Nefes almakta bu kadar zorlanmak hiç hoş değil.
Kriz döneminde işin olduğu için şükretmek...
Bir yandan da kendine zaman ayıramamanın getirdiği hüzün...

Sevdiğim işi yapıp para kazanıyorum deyip kendimle övünmek...
Bir diğer yandan da tembelliği deli gibi özlemek...
Sanırım bu yüzden tatil olan her günü pembe polar battaniyemin altında sağ tarafımda kedim sol elimde de kumandayla değerlendiriyorum...

Ama rahatsız bir karakter olduğum için boş oturunca da sıkılıyorum...
Her şeyden sıkılan birisi doğal olarak kendisinden de sıkılıyor...

Monotonluğu kırmak, hayatına renk katmak, kendine uğraşlar bulmak...
Sanırım ben bunu çözünceye kadar hayatımın sonuna gelmiş olacağım.